ANADOLU’NUN TÜRK YURDU HALİNE GELMESİ 2


ANADOLU’NUN TÜRK YURDU HALİNE GELMESİ

(MOĞOL – TÜRK MÜCADELESİ II)

Murat DEMİR

Gölhisar İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü

Tarih Öğretmeni

Konuyla ilgili daha önceden kaleme aldığımız makalede de bahissini ettiğimiz gibi Türk-Moğol mücadelesinin sonucu Anadolu’nun Türkleşmesiyle sonuçlanmıştır. Kısa bir hatırlatma yapacak olursak Harezmşahlıların, Moğol istilası önünde bir bent gibi durmaları ve bu bendin yıkılmasıyla başlayan tarihin en trajik ve saldırgan istilası (1) sonucu taşlar yerinden oynamış ve bugün üzerinde oturduğumuz yurdumuzun tamamen “Türk Yurdu” olmasını sağlamıştır. Gerek Gazneli gerekse Selçuklu mücadelesi ve akabinde Selçuklu hanedanlığının zaferiyle biten mücadele sonucu Horasandan batıya akan göç önceleri yerleşme ve yurt edinme amacını taşıdığını bilmekteyiz. Moğolların, Batıyla yapılan ticari faaliyetlerinin Harezmşahlılar tarafından engellenmesini bir bahane olarak görülmekte ve daha önemlisi uyuyan devi ayağa kaldıran Cengiz ve ardıllarının yağma ve çapul için Türk İllerine yönelmesi sonucu büyük Türk kütleleri yerinden kopmuştur.

Selçuk’un Oğuz-Yabgu Devleti’ne iç mücadele sonucu küstürülmesi ve durumun sonucunda yerinden ayrılarak Cent şehrinde aile efradıyla birlikte Müslüman olması sonucunda ardına aldığı taze güç olan ve Müslümanlığı kabullenen Oğuzların sayesinde kendilerine kurulan badireleri atlatmayı bilmişlerdi. (2) Özellikle yönetimde ve askeri alanda birer dahi olan Tuğrul ve Çağrı Beyler en sıkışık zamanlarında bile Anadolu’ya keşif hareketi yapmışlardır. Çağrı Bey’in Anadolu’ya ilk seferinde Horasan Çöllerinde Gazneli baskısı altında bulunan oğuzlara yiyecek temini ile ilgili olduğunu biliyoruz. Çağrı Bey emri altındaki süvarileriyle birlikte Horasan- Azerbaycan güzergâhını izleyerek Anadolu’ya girdi. Van Gölü ve çevresinde ki Ermenileri yenilgiye uğrattıktan sonra Gürcistan üzerine yönelip Anadolu’dan çıktı. Çağrı Bey, Anadolu ile ilgili raporunu büyük yöneticisi Tuğrul’a sunarken Dedesi Selçuk’un geldiği yurda çok benzediğini söylemiştir. Bu olaylar olurken Oğuz Yabgu Devleti içerisinde hâkim unsur olan Kınık Boyu, hâkimiyetini Yazır Boyuna kaptırmıştı. Bu kan değişimi sonucunda Kınık Boyu daha iyi bir yurt edinme amacıyla Azerbaycan’a doğru harekete geçer. Horasan’da Selçuklulara, Müslümanlığı kabul eden oğuzların katılımda devam etmektedir. 1038 yılında Nişabur’un alınarak Tuğrul adına hutbe okutulması (3) ve 1040 yılında meydana gelen Dandanakan Zaferiyle birlikte artık Selçuklular rahat bir şekilde batıya yani Anadolu’ya yönelebilirlerdi. Selçuklular biran önce arkalarını kuvvetlendirmek amacındaydılar. Çünkü problem çıkarmaya yatkın İran, Afganistan ve Batı Türkistan’da ki tehlikeli unsurların susturulması gerekmekteydi. Bundan dolayıdır ki Oğuzların sistematik bir politikayla Anadolu Yarımadasına yaklaşmaları 1040 Dandanakan Zaferi’nden sonra başlamıştır. Bizans İmparatorluğu’nun Doğu Anadolu’daki Ermeni Prensliklerini kaldırması sonucu oluşan boşluk Oğuzların, Doğu Anadolu üzerinden Anadolu’ya girmelerini kolaylaştırmış ve bir dizi kaleden oluşan set kendiliğinden kalkmıştı. 1048 yılında meydana gelen ve Selçuklu hükümdar ailesinin bir ferdi olan İbrahim Yınal’ın Anadolu’ya akını sayesinde Kuzeydoğu Anadolu’nun önemli ve stratejik yeri olan Trabzon ve çevresi tanınmış olundu. İbrahim Yınal kolaylıkla elde ettiği bu coğrafyayı Tuğrul’a vermeye yanaşmayınca takriben yüz bin kişilik orduyu karşısında gördü. İbrahim Yınal, Tuğrul Bey’den af diledi. 1050 yılına kadar geçen iki yıllık süreçte yapılan akınlar sonucu Bizans İmparatorluğu vergiye bağlandı. 1054 yılında sonra gelişmelerin aleyhine olduğunu gören Bizans İmparatorluğu, Selçuklularla yapmış olduğu mutabakatı tek taraflı bozdu. Bu durum Türk akıncılarının Anadolu’nun derinliklerine akınlar düzenlemesini sağladı.

Tuğrul Bey’in ölümünden sonra tahta, Çağrı Bey’in çocuğu Alp Arslan geçitti. 1064 ‘de Güney Kafkasya ya ve Anadolu’ya sefer düzenledi. Ermenilerin en önemli merkezi olan Ani şehrini zapt etti. Gürcistan’a içlerini vuran iki sefer düzenledi. Görevlendirdiği Süleyman ve Mansur Beyler, Anadolu’nun içlerine doğru gelişen ve giderek derinleşen bir dizi askeri seferler düzenlendi. Bu vurucu ve yerleşmeye açık zemin hazırlayan akınlar oldu. Diğer bir koldan ise, Afşin Bey komutasında ki birliklerin Anadolu’nun güneyinden düzenlediği akınlardır. Afşin Bey’e bağlı birlikler sırasıyla Harran, Urfa ve Antakya ve çevrelerini ele geçirdi. Afşin’in bu akımı İstanbul’da büyük bir korku ve kaygı yaratmıştır. Bu keskin saldırıyı kesmek isteyen Bizans İmparatorluğu’nun hazırladığı birliklerin karşı saldırısı üzerine Afşin, Suriye’nin içlerine çekilmişti. Bu arada başka Türk akıncı birliği de Sakarya boyları çevresindeydi. 1070 yılında Alp Arslan, Şii Fatımilerin egemenliğini yıkmak için Suriye ve nihayet Mısırı almak için sefer düzenledi. Fakat büyük bir Bizans Ordusunun Anadolu’nun içlerinde Alparslan’a bağlı birlikleri aradığını duyunca geri dönmek zorunda kaldı. Bizans İmparatorluğu hazırlamış olduğu bu büyük ordu ile kesin kez Türk tehlikesini tarihe gömmek istiyordu. Bizans’a bağlı kuvvetler yolda özellikle Ermenilere bağlı yerleşim birimlerine çok zarar vermiştir.(4) Rahva ovasında meydana gelen Malazgirt Zaferi tarihimizin en büyük zaferlerinden biridir. Alparslan İslam ülkelerine gönderdiği zafernameler ile bu zaferini duyurmuştur. Bu zafer ile Anadolu biz Batı Türklerinin vatanı olması sağlamıştır. Ama asıl Türk Yurdu olmasını sağlayan tarihi olay ise Moğol baskısı önünden gelen Türk-Oğuz akınıdır. Malazgirt Zaferinden önce ve sonrasında Selçuklu akınlarının, Anadolu’ya Güney Kafkasya, Irak, Suriye ve Doğu Anadolu üzerinden girmeleri sonucunda Bizans İmparatorluğu’nun direncinin yıkılması sonucunu doğurmuştur.

Azerbaycan, Hemedan güzergâhı en önemli takip yollarından biri olmuştur. Horasan’dan itibaren dağların eteğindeki otlak yollarını takip eden göçebelerin normal olarak ulaştıkları kavşaktı. Bu sebeple, orada kendiliğinden çok sayıda Türkmen toplanıyordu ve bunları kendi başlarına bırakmaktansa batıya doğru (Anadolu’ya) yönlendirmek politikası güdülmüştür. Gürcü kaynaklarına göre Türkler Tiflis’ten Berdea’ya kadar çadır kurduklarını, bahar aylarında Ağrı ve Somhet dolaylarına çıktığını yazar. Azerbaycan, Karadağ ovaları ve vadilerine dolan Türkler, Anadolu üzerine gerçekleşen göç dalgalarını devamlı beslemiştir. Azeri Türkçesinin, Anadolu Türkçesine yakınlığı düşünüldüğünde bu düşüncemiz bir kez daha güçlenmiştir. Bu biriken Türk obaları daha sonra Anadolu’nun içlerine kalıcı olmak amacıyla akmıştır. Türklerin Anadolu’ya gelmesi Anadolu’da mukim bazı kadim milletlerini de memnun etmiştir. Süryaniler “Tanrının kendilerini Rafızi Rumların fenalıklarından koruyan kurtarıcılar” olarak değerlendirmişlerdir. Hatta Türkleri Tanrının askeri sayan batılı kaynaklar vardır. Haçlı seferleri sırasında tüm İslam âleminin korucusu olduğumuz için bu tabir Arap Müellifleri tarafından da kullanılmıştır. Anadolu’nun yerli kadim milletlerini iyi karşılamasının en önemli sebebi Bizans İmparatorluğu’nun dinsel farklılıklara tahammülsüzlüğü, dinsel mezhepçiliği, ağır vergileri uygulamasından kaynaklanmaktadır. Türk topluluklarının Anadolu’ya girmeleri sonucunda önce kırsal alanlara hâkim olduğunu görüyoruz. Şehirlere daha Türk göçü başlamamıştı. “Türk’e şehir zindan olur.” Deyimi bu dönem dile getirilmiştir.(5) Türkler kırlarda kesin üstünlüklerine rağmen şehir kuşatmasında henüz başarılı da değildiler. Kültürel anlamda da gel-gitlerin olduğu dönem bu aşamada başlamıştır. Örneğin karamanileri biz bu dönemde görmeye başlıyoruz. (6) Anadolu’ya Türk göçlerinin başladığı dönemde bazı sıkıntılar-yağmalar-yaşanmıştır. Yağmacılık gerçekten büyük bir felaketti; fakat ondan korunmak için, uzakta bulunan ve hor görülen Rumlardan daha çok Müslüman emirlerine, hatta bizzat Türkmenlere itaat etmeye umutla bakılıyordu. Türkmenler hiçbir zaman vergi talep etmiyorlardı; çünkü devlet teşkilatına sahip değildiler ve geleneksel olarak hayatını akınlarla geçirmeye alışmış bir halkın her kesimi için, kendilerine fayda sağlayan nimetlerin, nereden geldikleri pek önemli değildi. (7) Ama bir beylik kuruluncaya kadar ilk başta şikâyet eden ve yerlerini bırakıp kaçan Rumlar, beylik te’sis olunduktan sonra davranışlarını derhal değiştiriyor ve Bizans’ın kötü yönetimi yerine Türk hâkimiyetini kabul ediyordu. Bu yüzden W.Barthold,” Türklerin demokrat, Moğolların da aristokrat bir devlet idaresine sahip olduğunu “ anlatır. Bu yüzden Selçuklu akınları ve ardından gelişen göç hareketi sonucu ilk zamanlarda akın ve yağmaya sebep olmuştur. Bazı Rumlar ise yerlerini terk etmiştir. Süryani Mihael Kayseri, Sivas ve Amasya halkının Türk akınlarından dolayı Balkanlara göç ettiğini yazar. Mathieu 1080 yılında bile Tarsus ve Adana dolaylarında Türk kitlelerine rastladığından söz etmiştir. Tarihçilerden öğrendiğimiz kadarıyla takriben Çukurova, Karadeniz kıyılar ve Denizli’de (200.000), Kastamonu (100.000) ve Kütahya’da (30.000) Türk çadırının bulunduğunu söylemekteler.(8) Boşalan yerler Türklerin yerleşmesini mesken tutmasını kolaylaştırmıştır. 1071 Malazgirt Zaferinden sonra takriben elli yıl sonra Anadolu hudutlarında karıncalar gibi yığılmış Türk varlığı dönemin tarihçileri bahis etmektedir. Daha ilk başta Afşin Bey, yerli Rumların bizimle savaşacak kudret de olmadığını rapor etmiştir. Bir Bizans müellifi de Türkler Anadolu’ya eskisi gibi yağmacı olarak değil, aldıkları yerlerin hakiki sahibi sıfatıyla girdiklerini anlatır. (9)

Moğol istilası ise yukarıda izahatını yapmaya çalıştığımız Türk göçünün çok daha fazla Türk’ün Anadolu’ya gelmesini sağlamıştır. Bu durum ilk başta asayişsizlik bile yaratmıştır. Örneğin Osmanlının bile kendisinin göçebe kökenli olmasına rağmen göçebeleri iskân siyaseti, asayişsizliği önlemeye ve devletin vaz geçilmez özelliği olan vergi ve asker alma kaygıları ön planda olduğunu görmekteyiz. III.Haçlı Seferinden sonra Hıristiyan Dünya Anadolu’ya Turchıa adını vermiştir.(10) Doğu Dünyası ise Anadolu’ya Rum ve Rumi adını vermiştir. Moğol istilası sonucu Anadolu’ya gelen Türkler özellikle Karaman oğulları ve Osmanlı oğullarının güçlenmesini sağlamıştır. Memluk Sultanı, Baybars’ın Moğol istilasını önlemek amacıyla Anadolu’ya davet edilmişti. Fakat Moğol korkusu yüzünden O’na yardım etmeye yanaşmayan beyliklere küsen Baybars, Mısır’a geri dönmüştü. Bu durumun öcünü almak isteyen Moğollar büyük bir katliam yaptılar. Göçebe Türkler Toroslara ve Güney Marmara’ya doğru yönelmişleridir. Toroslara yönelenler Karaman oğullarına, Güney Marmara’ya yönelenler ise Osmanlı oğullarına güç vermişlerdir.

…………………………………………………………………………………………………...

1-Moğolları ehlileştiren ve medeniyete kazandıran Türklerdir. Türk unsurlarının kültürüyle kurulan Moğol devletlerine girmesi ve Türk nüfuzunun yayılmasından bir müddet sonra bu devletlerin insanlık medeniyetine armağanlar sunduğunu görüyoruz.

2-Yazımızın birinci serisinde detaylı bilgi verilmiştir.

3- Büyük Selçuk Devleti 1038 yılında Nişabur’un alınmasıyla kurulmuştur. 1040 yılında vuku bulan Dandanakan Savaşında sadece kendisinin ezeli düşmanı olan Gaznelilerin artık bir tehlike unsuru olmasından çıkarılmasıdır.

4-Gerek Anadolu Selçuklu gerekse Osmanlı Devleti’nin de (son dönemi hariç) Ermeniler Türklere en çok sadık millettir. Selçuklu sarayında bulunan gulamlar ermeniydi. Ankara Savaşı’nda Yıldırım Bayezit’i sonuna kadar yanında bulunan ermeni birlikleridir. Bundan dolayı Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u aldığında Samatya Semtini Ermenilere vermiştir ve adlarına bir patriklik kurdurmuştur.

5-Turan Osman, Türk Cihan Hakimiyeti Mefküresi Tarihi CI,II S.267-295,Nakışlar Yayınevi,1979 İstanbul

6- Karamaniler Türkçe konuşan, fakat inançları hıristiyandır. 1930 mübadelesi ile Yunanistan’a göç etmişlerdir. Celal Bayar’ın Anılarında Karamanilerin Yunanistan’a göç etmesine itiraz ettiğini görmekteyiz.

7-Cahen Claude, Türklerin Anadolu’ya İlk Gelişi, s.27, TTK,1988 Ankara

8-Turan Osman a.ge.

9- Turan Osman a.ge.

10-Güvenç Bozkurt, Türk Kimliği, S.134 Kültür Bakanlığı Yayınları, 1993 Ankara

Hiç yorum yok: